Yüz Estetiği (Yüz Genleştirme)

Yüz gençleştirme estetik cerrahide en çok karşılaştığımız uygulamalardandır. Yaşlı yüz görünümünü oluşturan sebepler çok çeşitli olduğu için, yaşlanan yüzü daha genç, daha taze ve dinlenmiş gösterebilmek, birden fazla uygulama ya da müdahaleyi, aynı anda veya bir birini takip edecek şekilde gerçekleştirmek ile mümkün olabilir.

Zaman, yer çekimi ve güneş gibi dış etkenlerin yüzde oluşturduğu değişikler sonucu, yüz; genç ve dinlenmiş görüntüsünü kaybederek; yorgun, sarkmış, kırışmış bir hal almaktadır. Yani yaşlı bir yüzde temel olarak;  dolgunluk kaybı, kırışma, sarkma ve lekelenmeler meydana gelmektedir. O halde böyle bir yüzü daha genç bir görünüme kavuşturabilmek için yola çıkacak isek dolgunluk kaybı, sarkma, kırışıklık ve lekelenmelerle mücadele etmemiz gerekir.  Bunlardan biri eksik olduğu takdirde ideal sonuca ulaşmak zorlaşacaktır.

Bebeklerin yüzüne baktığımız zaman, yüzdeki bazı doğal katlantıların aslında bebeklik döneminde bile var olduğunu görürüz, ancak bebek yüzünde var olan dolgunluk bu doğal katlantıların kötü değil güzel görünmesini sağlamaktadır. Yani yaşlı görünümün en temel nedenlerinden biri yüzdeki dokuların             ( yağ dokusu, kas dokusu, kemik doku ) zaman içinde atrofiye uğrayarak hacim kaybetmeleridir. Bu hacim kaybına bağlı olarak, deri sağlam olarak derin dokulara tutunduğu doğal katlantılar üzerinden  yerçekiminin etkisi ile aşağı doğru hareket ederek sarkar. 30-40 yaş arasında başlayan bu durum henüz başlangıç aşamasında iken, cerrahi müdahaleye gerek kalmadan doldurma ( yağ dokusu transferi veya dolgu maddeleri enjeksiyonu ), yüzdeki kollajen liflerini ve deriyi derin dokulara bağlayan asıcı bağ dokusunu güçlendiren yöntemlerin ( derin dokuları etkileyen lazer ve ultrasonik uygulamalar ) uygulanması ile yaşlanma geciktirilebilir ve yüzde genç görünüm  45-50 yaş civarına kadar korunabilir. Bu dönemde yüzdeki mimik aktivitelere bağlı olarak ortaya çıkan ve özellikle alın, göz çevresi, kaşların arasındaki ince kırışıklıklar da Botilinum toksin-A ( Botox- Disport ) uygulamaları ile giderilmelidir. Bazen Botilinum toksin-A uygulamaları kırışıklıklar henüz oluşmamışsa bile koruyucu olarak da uygulanabilmektedir.

Yağ dokusu enjeksiyonları  lokal anestezi ile veya genel anestezi ile yapılabilen uygulamalardır. Kişinin kendi vücudundan bir enjektör veya ince bir kanül yardımı ile alınır. Yine bir enjektör iğnesi benzeri ince bir kanülle yüzün gerekli bölgelerine verilerek dolgunluk kaybı giderilmeye çalışılır. Yağ dokusu içinde kök hücre barındırdığı için, uygulandığı bölgeye dolgunluğun yanında taze ve dinlenmiş bir görüntü de vermektedir. Hacim olarak vücudun bir yerinden alınıp başka bir yerine taşınan yağ dokusu genelde %50 oranda kalıcıdır. Taşındığı bölgede hangi miktarda kalıcı olduğu genellikle ilk 3 ay içinde belli olur. Yani elde edilen dolgunluk yeterli değil ise en erken 3 ay sonra olmak üzere 2 ya da 3 defa tekrar edilmesi gerekir, yeterli kalıcı miktara bu şekilde ulaşılabilir. Yağ dokusunun kalıcılığı kişinin yapısına ve sigara içip içmediğine bağlı olarak değişkenlik göstermektedir.

Dolgu maddesi uygulamalarında ise günümüzde en çok Hyalüronik asit ve Kalsiyum hidroksiapatit içeren dolgu maddeleri kullanılmaktadır. Kalıcılıkları 6 ay ile 1,5 yıl arasında değişmektedir. Uygulandıkları bölgede su tutarak dolgunluk oluştururlar. Dolgu maddeler belirli periyodlarla tekrarlanması gereken maddeler olmakla beraber birkaç seanstan sonra birikici bir etki oluşturabilmektedir. Yüz bölgesinde; dudak, göz çevresi, elmacık kemikleri ve burun kenarından ağız köşesine inen katlantılar için farklı molekül yapılarında dolgu maddeleri kullanılmaktadır. Kalıcı dolgu maddeleri de var olmakla birlikte bu tür dolgu maddelerinin kullanılması oldukça risklidir. Kalıcı sertlik ve kitle oluşturma gibi sakıncaları vardır. Bu nedenle kalıcı dolgu maddeleri biz estetik cerrahlar tarafından pek tercih edilmemektedir. Dolgu maddesi kullanılacak ise etki süreleri geçici olan dolgu maddelerini tercih etmekteyiz.

Yaşlılık belirtileri belirgin ise ve sarkma meydana gelmiş ise cerrahi müdahale, yani yüz germe ameliyatı kaçınılmaz olmaktadır. Yüz germe ameliyatları  hastanın sorununa yönelik olarak değişik tekniklerle uygulanmaktadır.  Bu yöntemler; Alın-şakak germe, orta yüz germe, total yüz germe, boyun germe şeklinde yapılabilir. Gerekiyorsa bu teknikler uygulanırken endoskop da kullanılmalıdır. Hastanın ihtiyacı var ise yüz germe ameliyatları sırasında göz kapağı estetiği de yapılarak göz çevresi gençleştirilmesi de sağlanmalıdır.

Yüz germe ameliyatına karar vermiş bir kişi bilmesi gerekir ki; ameliyatın sonucunun daha başarılı olması için,  eğer doktoru gerekli görüyorsa ameliyat sonrasında yağ enjeksiyonu, dolgu maddesi, lazer, veya Botilinum Toksin-A ( Botox-Disport ) uygulamalarına da ihtiyaç vardır. Non-invaziv yardımcı yöntemler dediğimiz bu teknikler, yüz germe ameliyatından elde edilecek sonucun çok daha iyi olmasına, cildin dinlenmiş ve tazelenmiş görünmesine büyük katkı sağlamaktadırlar